Singapur’un yeni başbakanı, eski başbakan Lee Hsien Loong ile yakın bağları olan 51 yaşındaki teknokrat Lawrence Wong, Mayıs 2024’te göreve gelmesinin ardından yemin ederek makamına yerleşti. Wong’un yükselişi, ülkenin 1965’teki bağımsızlığından bu yana sadece üçüncü başbakan değişikliğini işaret ediyor.
Değişimin yeniliği, geniş çaplı yorumlara ve kamuoyu ilgisine yol açmış durumda. Wong’un karşı karşıya olduğu görevin zorluğu aslın da her Singapur başbakanının karşı karşıya kaldığı ortak bir tema.
Bu, gelişen jeopolitik zorluklarla, özellikle de ortaya çıkan büyük güç rekabetinin Singapur gibi daha küçük devletler üzerindeki rahatsız edici baskısıyla başlıyor. Ayrıca artan hayat pahalılığından duyulan hoşnutsuzluk, göçle ilgili endişeler ve bazılarının Singapur’un “ağır devlet güdümlü toplumunda bazı çatlaklar” yarattığını düşündüğü ve Halk Hareketi Partisi’nin (PAP) içindeki siyasi zorluklar gibi sayısız iç meseleyi de kapsıyor.
Söz konusu zorluklar uzmanlara göre son derece gerçek ve dikkatle ele alınmaları gerekiyor. Ancak bunlar ima edildiği kadar yeni olmayabilir. Küçük bir şehir devleti olan Singapur, her zaman bir dereceye kadar jeopolitik istikrarsızlıkla karşı karşıya kalmış ve bunun üstesinden gelme becerisini defalarca kanıtlamıştır. İç siyasette ekmek ve tereyağı fiyatlarının merkezini teşkil ettiği ekonomik problemler, göç ve hatta daha fazla siyasi özgürlük için artan talepler, en azından son on yıldır Singapur’da var olan siyasi söylemin bir parçası oldu.
Yakın vadede bu durum, Wong’un beklentilerini çevreleyen yorumları boşa çıkarabilir. PAP’ın yönetim modeli hem iyi kurumsallaşmış hem de oldukça dirençli bir yapıya sahip. Wong’un en azından bir sonraki genel seçimlere kadar sürdürmeyi taahhüt ettiği kabinedeki istikrar, kendisine yavaş yavaş role alışması için alan sağlayacaktır. Bu faktörler yakın ufukta dramatik değişimler beklemek için çok az neden bırakıyor.
Singapur’un ve dolayısıyla da Wong’un karşı karşıya olduğu zorluk, iktidardaki PAP’ın ileri gelenlerinden benimsedikleri yönetim modeliyle de ilgili kabul ediliyor. PAP uzun zamandır siyasete pragmatik ve sonuç odaklı bir yaklaşım yerine ideolojilerden ari olmakla övünüyor. Bu tavır pratikte adaylarının kalitesini ve zor kararlar alma becerilerini vurgulamak anlamına geliyor.
İktidar’daki PAP’ın yönetim modelinin öne çıkan faydası, büyüme, kalkınma ve istikrar gibi geniş alanlarda ürettiği sonuçlarla kanıtlanmış durumda. Pek çok uzman buna karşılık, tutarlı ve farklılaştırılmış politika platformlarının pek bir öneminin olmadığını savunuyor. On yıllar boyunca, seçmenlerin büyük bir kısmı siyasete bu gözle bakmaya başladı ve alternatif yaklaşımların cazibesi sınırlandı.
İşte zorluk da tam burada yatıyor. Bu yönetim modeli ancak sonuç vermeye devam edebildiği sürece uygulanabilir kalacaktır. Wong’un yetenekleri ne olursa olsun, bu görev bugün her zamankinden daha zor bir kimlik taşıyor. Singapur, dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline geldikten sonra ek kazanımlar mutlaka gelişimin önceki aşamalarında olduğundan daha küçük ölçekli olacaktır. Bu temel mantık, kamusal alanın geniş bir bölümüne de yayılmaktadır. Etkin bir hükümet ve dünya lideri bir altyapı beklentisine şartlandırılmış olan halk, mütevazı eksikliklere bile keskin eleştirel tepkiler vermektedir.
PAP için azalan getirilerin yarattığı baskı, muhalefet partilerinin giderek artan meydan okumalarıyla daha da artmakta. İktidar partisinin kapsamlı işe alım avantajları, adaylarının kendilerini kimlik bilgileri ve yönetim geçmişi gibi değer yargıları açısından ayırt etmelerine uzun zamandır olanak tanıyor. Bu da muhalefeti, sandıkta çoğunluğu sağlamak için seçmende yeterince yankı uyandırmayan politika ve ideolojik pozisyonlar üzerinden yarışmaya zorlanmış halde.
Bu artık halkın rağbet ettiği bir model olmaktan çıktı. Özellikle muhalefetteki İşçi Partisi ve Singapur İlerleme Partisi, PAP adaylarına değer yargıları konusunda başarılı bir şekilde meydan okuyan ve PAP’ın parti güvenilirliği üzerindeki tekeline etkili bir şekilde son veren yetkin adaylar çıkardı.
Sonuç olarak Wong, küçük ve orta ölçekli ülkelerin tüm liderleri gibi önemli jeopolitik ve yerel zorluklarla karşı karşıya.
Uzmanlara göre Wong’un önündeki en büyük zorluk, Singapur’un gelişiminin bir aşamasında iktidarı devralması ve uzun süredir siyaset modelini besleyen hızlı büyümenin sürdürülemeyecek olması.
PAP’ın öngörülebilir gelecekte bir seçim kaybetmesi pek olası gözükmese de her durumda, riskler partizan düşüncelerin çok ötesine geçiyor. Wong’un hedefleri değişmeden kalırsa ve hiçbir parti seçmeni tatmin edecek bir hızda kazanımlar sağlayamazsa, sistemin meşruiyeti giderek daha fazla aşınacağa benziyor.
Uzmanlara göre yapılması gereken, yönetimin hedeflerini yeniden tasarlanması: Büyüme ve kalkınma her zaman denklemin bir parçası olmaya devam edecek ama uzun süredir devam eden öncelikleri artık sona erdirilecek. Bu da onların yerini neyin alacağı sorusunu akla getiriyor.
Singapur’un küçük bir şehir devleti olarak benzersizliği, benimsenecek hazır bir model olmadığı anlamına geliyor. Her halükarda, Wong’un Forward Singapore çalışmasıyla başlattığı gibi, başarının tanımını genişleten fikirler sunmak nispeten kolay gözüküyor. Ancak bunları uygulamak ve seçmenleri bu yeni hedefleri benimsemeye ikna etmek kolay değil.
Neyse ki Wong için Singapur siyasetinde şu anda işgal ettiği makamdan daha üstün bir platform yok. Uzmanlar da bu durumu kısa vadede Singapur halkının aleyhine, Wong’un ise lehine olduğunu söylüyor.